18 Nisan 2007 Çarşamba

Hakîkat; BİZ, KALUBELÂDAN CEMİYET-İ MUHAMMEDÎDE DAHİLİZ

Hakîkat
Dinî Ceride: 70
26/Şubat/1324
Mart/1909
BİZ, KALUBELÂDAN CEMİYET-İ MUHAMMEDÎDE DAHİLİZ
Cihetülvahdet-i ittihadımız, Tevhiddir. Peyman ve yeminimiz, imandır. Madem ki muvahhidiz, müttehidiz. Herbir mü'min İ'lâ-yı Kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakki etmektir. Zira; ecnebiler fünun ve sanayi silâhiyle, bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de fen ve san'at silâhiyle, İ'lâ-yı Kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâra cihad edeceğiz. Amma; cihad-ı haricîyi, şeriat-ı garrânın berâhin-i katıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz; zira, medenîlere galebe çalmak, ikna iledir; söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur!...
Meşrutiyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel Şeriat-ı Garra teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa'ya dilencilik etmek, Din-i İslâma büyük bir cinayettir ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir.
Kuvvet kanunda olmalı; yoksa istibdat tevzi olunmuş olur. ­w[¬B«W²7!öÇ›¬x«T²7!ö«x­;ö«yÁV7!öÅ–¬! hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da mârifet-i tam ve medeniyet-i âm veyahut Din-i İslâm namiyle olmalı. Yoksa; istibdat daima hükümfermâ olacaktır. İttifak, hüdadadır; heva ve hevesde değil! İnsanlar hür oldular amma yine abdullahtırlar. Her şey hür oldu. Başkasının kusuru, insanın kusuruna senet ve özür olamaz! Ye's, mâni-i her kemaldir. "Neme lâzım, başkası düşünsün" istibdadın yadigârıdır.
.........................................................................................
Bediüzzaman
***

Hiç yorum yok: